Ceza muhakemesinin konusu
oluşturan çeşitli uyuşmazlıklar arasında bazen ortak bir nokta bulunabilir.
İşte bu ortak noktalı uyuşmazlıklara bağlantılı uyuşmazlıklar denir.
Aralarında bağlantı bulunan
uyuşmazlıkların tümü ceza hukukuna ilişkin bir uyuşmazlıksa bu uyuşmazlıklar arasında tek
yönlü bağlantının olduğundan söz edilir. Örneğin, A şahsının B'nin
eşyalarını çalması ve B'nin de A'yı öldüresiye dövmesi olaylarında, biri
hırsızlık diğeri öldürmeye teşebbüs olmak üzere iki tane cezai uyuşmazlık
vardır. Her iki suç da ceza mahkemelerinde yargılanacağından, bu iki dava
arasında tek yönlü bağlantı vardır. Aralarında bağlantı bulunan uyuşmazlıkların
konusu farklı hukuk disiplinlerine aitse çok yönlü bağlantıdan söz
edilir. Örneğin, bir ceza hukuku uyuşmazlığı ile medeni hukuka ilişkin bir
uyuşmazlık arasındaki bağlantı çok yönlü bağlantıya örnek olabilir. Bu
konuya verilen klasik örneklerden biri şudur: Hırsızlık suçundan yargılanan A,
kendisine söz konusu malın miras kaldığını iddia ederse, burada iki farklı
hukuk disiplinine ait uyuşmazlık arasında bağlantı bulunmaktadır. Bu muhakemede
öncelikle, tali uyuşmazlık niteliğinde olan ''söz konusu malın A'ya miras
kalmasına ilişkin uyuşmazlık'' çözülmelidir.
Öncelikle tek yönlü bağlantıyı ikiye ayırarak
inceleyebiliriz. İlk olarak yasa koyucunun ceza uyuşmazlıkları arasındaki
bağlantıyı somut olarak tanımladığı hâllerde, (tek yönlü) dar bağlantıdan
söz edilir. Dar bağlantı şekilleri CMK'nın 8 inci maddesinde şu şekilde
belirtilmiştir.
Bir kişi birden fazla suçta
sanık olursa uyuşmazlıklar arasındaki ortak noktayı fail (süje) oluşturduğu
için, dar bağlantının bu şekline subjektif bağlantı denir.
Bir suçta her ne sıfatla
olursa olsun birden fazla sanık bulunursa, uyuşmazlıklar arasındaki ortak
noktayı fiil (obje) oluşturduğu için, dar bağlantının bu şekline objektif
bağlantı denir.
Son olarak yasa koyucu CMK md.
8'in ikinci fıkrasında, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç
delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilerini de bağlantılı suç
kapsamına sokmuştur. Örneğin, A şahsı, B'yi silahla yaralamıştır. A'nın kasten
yaralama suçunu aleni bir ortamda öven C, ''suçu ve suçluyu övme'' suçunu
işlemiştir. ''Kasten yaralama suçu'' ile ''suçu ve suçluyu övme suçu'' arasında
bulunan bağlantı CMK md. 8/2'ye göre dar bağlantı sayılmaktadır.
Tek yönlü bağlantının
bağlantının ikinci şekli geniş bağlantıdır. Bu husus ise CMK'nın 11 inci
maddesinde şöyle düzenlenmiştir '' Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava
arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci
maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak
üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.''
Geniş bağlantıda şuna
dikkat etmek gerekir; geniş bağlantı bir tek mahkemenin yetkili olduğu
işler arasında kabul edilmektedir. Bu husus CMK md. 11'in lafzında açıkça
anlaşılmaktadır. Örneğin, asliye ceza mahkemesi kendi mahkemesinde bulunan iki
dava arasında geniş bağlantı görürse, bu davaları dosyaların herhangi
birinde birleştirerek davaları birlikte görebilir.
Uyuşmazlıklar arasında
bağlantının iki sonucu bulunmaktadır. Bunlar; davaların birleştirilmesi ve bekletici
sorun ve nisbi yargılama yapmadır.
DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ
Tek yönlü bağlantının söz
konusu olduğu durumlarda (dar bağlantı ve geniş bağlantı) ceza davaları
birleştirilebilir. Davaların birleştirilmesinin şartları:
a) Uyuşmazlıklar arasında bağlantı
bulunmalıdır: Bu bağlantı yukarıda da ifade ettiğim gibi dar bağlantı
olmalıdır.
b) Birleştirmede yarar
bulunmalıdır: Uyuşmazlıkların birleştirilmesi zaman, emek, masraf, usul ve
dava ekonomisi açısından faydalı bulunmalıdır. Örneğin, iki uyuşmazlığın
tanıkları aynı ise, tanıklar bir kez çağırılır. Böylece tanıkların dinlenmesi
için farklı oturumlar yapılmaz tek oturumla yetinilir. Böylece davetiye
masraflarından ve zamandan tasarruf edilir.
c) Birleştirme olanağı
bulunmalıdır: Birleştirilecek davalar hemen hemen aynı evrede bulunmalıdır.
Davalardan birisinde duruşma daha yeni başlamış, öteki dava ise kanun yolu
evresinde ise bu davalar birleştirilemez.
d) Birleştirme yasağı
bulunmamalıdır: Kural olarak davaların birleştirilmesi ihtiyaridir. Bu
konuda mahkemelerin takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak yasa koyucu bazı
durumlarda birleştirmeyi yasaklamış, bazı durumlarda ise davaların
birleştirilmesini zorunlu tutmuştur. Birleştirme yasağı olan haller şunlardır:
İcra mahkemelerinin
yetkisine giren ceza davaları, diğer ceza davaları ile birleştirilemez.
Çocuk Koruma Kanunu'na göre
on sekiz yaşından küçük çocukların yetişkinlerle birlikte suç işlemesi
durumunda soruşturma ve kovuşturmaları ayrı yürütülmelidir. Ancak
birleştirmenin zorunlu görülmesi hâlinde, yargılamanın her aşamasında
birleştirme kararı verilerek, dava genel yetkili ceza mahkemesinde
birleştirilebilir. Ancak çocuklar, Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesinde
sayılan suçları işlediklerinde kesinlikle TMK md 10'la yetkili ağır ceza
mahkemelerinde yargılanamazlar. Çocuk bu suçundan dolayı çocuk ağır ceza
mahkemesinde yargılanmalıdır.
Kara Yolları Trafik
Kanunu'na göre yürütülen davalar, diğer ceza davaları ile birleştirilemez.
CMK'nın 3 üncü maddesinin
ikinci fıkrasına göre, barış zamanında, asker olmayan kişiler, askeri
mahkemelerin yargı yetkisine giren suçu asker kişilerle iştirak hâlinde veya
tek başlarına işlerlerse, soruşturmaları Cumhuriyet savcıları tarafından,
kovuşturmaları ise adli yargı mahkemeleri tarafından yapılır. Ancak savaş
zamanında, asker olmayan kimse askeri bir suça iştirak eder veya tek başına
işlerse, askeri mahkemede yargılanır. Yasa koyucu, bu durumda birleştirme
zorunluluğu getirmiştir.
BİRLEŞTİRME USULÜ
Soruşturma evresinde,
Cumhuriyet savcısı, değişik mahkemelerin görevine (madde itibariyle yetkisine)
giren uyuşmazlıklar arasında bağlantı görürse, bunlar hakkında tek bir
iddianame düzenleyerek, yüksek görevli mahkemede dava açabilir (CMK md. 9).
Örneğin; A şahsı, B'yi öldürmüş ve C'yi yaralamıştır. A, ağır ceza mahkemesinin
ve asliye ceza mahkemesinin görevine giren iki suç işlemiştir. Cumhuriyet
savcısı bu davaları birleştirerek yüksek görevli mahkeme olan ağır ceza
mahkemesinde dava açabilir.
Uyuşmazlıklar farklı
mahkemelerin yetkisine giriyorsa, Cumhuriyet savcılarının uzlaşması gerekir.
Örneğin, A şahsı, Tarsus'ta B'yi öldürmüş, Adana'da C'yi öldürmüştür. Burada
Tarsus ve Adana Cumhuriyet savcılarının anlaşarak davayı Tarsus veya Adana ağır
ceza mahkemelerinin birinde açmaları gerekmektedir.
Kovuşturma evresinde, uyuşmazlıkları
birleştirme yetkisi mahkemeye aittir. Davalar görev yönünden farklı
mahkemelerin yetki alanında ise birleştirmeye yüksek görevli mahkeme karar
verir ve dava yüksek görevli mahkemede görülür. Örneğin, birleştirme asliye
ceza mahkemesinde talep edilmişse, asliye ceza mahkemesi yargı çevresinde
bulunduğu ağır ceza mahkemesinden bağlantı nedeniyle birleştirmeye muvafakat
edip etmediğini sorar. Ağır ceza mahkemesi, birleştirmeye muvafakat ederse,
asliye ceza mahkemesi birleştirme nedeniyle dosyayı ağır ceza mahkemesine
gönderir. Keza aynı yargı çevresinde bulunan iki asliye ceza mahkemesinde dava
açılmışsa CMK md. 16/1 ve 2’ye göre Cumhuriyet savcısının da istemine uygun
olarak, birleştirme talep edilen mahkeme diğer asliye ceza mahkemesine
birleştirmeye muvafakat edip etmediğini
sorar. Eğer ikinci mahkeme birleştirmeye muvafakat ederse, dosya; genellikle uygulamada ikinci mahkeme
tarafından birleştirme kararı verilerek ilk asliye ceza mahkemesine gönderilir.
Ancak dosya ikinci mahkemede de birleştirilebilir. CMK’da birleştirmenin hangi
mahkemede olacağı hususunda kesin hüküm yoktur. Eğer mahkemeler birleştirme
konusunda uyuşamazlarsa CMK md. 16/3 gereği, Cumhuriyet savcısı veya sanığın
istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına
ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir. Aynı yargı
çevresinde bulunan asliye ceza mahkemelerinde, ortak yüksek görevli mahkeme
ağır ceza mahkemesidir. Farklı ağır ceza mahkemelerinin yargı çevresinde
bulunan, asliye ceza mahkemelerinde ise ortak yüksek görevli mahkeme ilgisine
göre Yargıtay veya Bölge Adliye Mahkemesidir.
Uyuşmazlıklar hakkında
farklı görev ve yetkili mahkemelerde ayrı ayrı davalar açılmışsa,
birleştirmenin hangi mahkemede yapılacağı konusunda mahkemeler anlaşmalıdır.
Eğer mahkemeler anlaşamazlarsa ortak yüksek görevli mahkeme, birleştirmeye
yer olup olmadığına ve uyuşmazlıklar birleştirilecekse hangi mahkemede
birleştirileceğine karar verir. Örneğin, Adana ağır ceza mahkemesinde görülen
bir dava ile Konya ağır ceza mahkemesinde görülen bir dava arasında bağlantı
görülürse, mahkemeler bu konuda anlaşıp davanın içlerinden birinde
birleştirilmesine karar verebilirler. Ancak mahkemeler bu konuda anlaşamazsa ortak
yüksek görevli mahkeme sıfatıyla Yargıtay bu konuda karar verir.
Birleştirilen davalarda bu
davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır (CMK md. 10/2).
Mahkeme, birleştirilen
davaların ayrılmasına re'sen, Cumhuriyet savcısının veya sanığın talebi üzerine
karar verebilir. İşin esasına girildikten sonra ayrılan davalar aynı mahkemede
devam olunur (CMK md. 10/3). Örneğin, çok sanıklı bir davada yargılanan
sanıklardan biri yakın zamanda iş görüşmesine gideceğini ve iş görüşmesinde
hakkında ceza davası yürümesinin olumsuz bir intiba bırakacağını söyleyerek
mahkemeden, kendi davasının ayrılmasını ve diğer sanıklardan ayrı olarak daha
çabuk sonuçlandırılmasını talep edebilir.
BEKLETİCİ SORUN VE NİSBİ YARGILAMA
Karışık bağlantının söz konusu olduğu
hâllerde, mahkeme tali uyuşmazlığı kendisi çözebilir. Buna nisbi yargılama denir.
Ceza mahkemesi; CMK 218 inci maddeye göre ceza uyuşmazlığı için ön sorun teşkil
eden tali nitelikteki uyuşmazlığı, kendi uyuşmazlığı açısından ve Ceza
Muhakemesi Kanunu hükümlerine çözer.
Mahkemenin nisbi yargılama
yapması için bu konuda yarar ve olanak bulunmalıdır. Yarar ve olanak
konusundaki takdir yetkisi mahkemenindir. Ancak yasa koyucu bazı hâllerde
mahkemenin takdir yetkisini kısıtlayarak mahkemeye nisbi yargılama yapma mecburiyeti
getirmiştir.
Bu husus CMK 218/2'de belirtilmiştir. Bu
hükme göre ''kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri
bakımından tesbitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması hâlinde, mahkeme ilgili
kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.'' Fıkrada geçen ilgili kanun 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'dur.
Karışık bağlantının söz
konusu olduğu hâllerde mahkeme, tali uyuşmazlığın çözümü için görevli mahkemede
dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması için bekletici sorun yapma ya
karar verebilir.
Ceza mahkemelerinden başka
bir mahkemenin görev alanına giren sorunun, ceza mahkemesinde yargılanan suçun
ispatıyla ilgili olması hâlinde mahkemeler, bekletici sorun yapma kararı
verebilirler. Yargıtay'a göre ise, suçun oluşmasına etki edecek ön sorunlar,
ceza mahkemesi tarafından nisbi yargılama yoluyla çözümlenebilir.
Bekletici sorun sayma da
mahkemelerin takdir yetkisindedir. Bekletici sorun saymada yarar ve olanak
bulunmalıdır. Ancak yasa koyucu bazı durumlarda bekletici sorun sayma
mecburiyeti getirerek, mahkemelerin bu konudaki takdir yetkisini
kısıtlamıştır.
Bekletici
sorun sayma mecburiyetine birincil örnek Anayasa Mahkemesine itiraz (somut
norm denetimi) yoluyla başvurmaktır. Mahkeme, görülmekte olan davada
uygulayacağı kanunu Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin bu
yöndeki itirazını ciddi görürse, konuyu itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine gönderir. Anayasa Mahkemesi
işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir.
Eğer Anayasa Mahkemesi bu süre içinde kararını verirse, ceza mahkemesi bu
kararı dikkate alarak önündeki uyuşmazlığı çözümler. Eğer Anayasa Mahkemesi bu
süre içinde bir karar vermezse, ceza mahkemesi önündeki uyuşmazlığı
yürürlükteki yasa hükümlerine göre çözümler (Anayasa md. 152/3).
Anayasa Mahkemesi işin esasına girerek red
kararı vermişse, yani Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen kanun hükmünün
Anayasaya aykırı olmadığına karar vermişse, bu kararının resmi Gazetede
yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı hükmün Anayasaya
aykırılığı ileri sürülemez ( Anayasa md. 152/4).
Yine bekletici
sorun sayma mecburiyetine bir örnek de şu verilebilir: Hukuk mahkemesinde
bir senedin sahteliği ileri sürülmüşse, bu konuda bir karar verilip
kesinleşinceye kadar sahtecilik suçundan ceza davası açılamaz. Bu husus tersi
yorumla HMK md. 214/1'de şu şekilde ifade edilmiştir: '' Belgenin sahte olmadığına dair hukuk
mahkemesince verilen karar kesinleştikten sonra söz konusu belge hakkında ceza
mahkemesinde sahtelik iddiası dinlenmez.''