6 Ocak 2018 Cumartesi

ÇEKTE İBRAZ SÜRELERİ VE ZAMANAŞIMI

ÇEKTE İBRAZ SÜRELERİ VE ZAMANAŞIMI

I) Genel Olarak
Çek, poliçeye benzeyen bir kıymetli evraktır.[1] Çekte de tıpkı poliçe gibi üçlü bir ilişki söz konusudur. Çek için bir tanım yapmak gerekirse; düzenleyenin hesabının bulunduğu muhatap bankadan, çekte yazılan bedeli meşru hamile ödenmesini talep ettiği nitelikli bir havaledir. [2] Yargıtay da içtihadı birleştirme kararında çekin hukuki temelini havale ilişkisine dayandırmış, çekin kıymetli evrak mahiyetinde bir kambiyo senedi, hukuki niteliği itibariyle de bir havale olduğunu belirtmiştir.[3]
Ekonomik açıdan ise çek, nakit kullanılmaksızın ödeme yapılmasını sağlayan bir ödeme aracıdır. Düzenleyen bu sayede çalınma ve kaybolma riskleri karşısında nakit para taşıma yükünden kurtulmakta, ayrıca hesabındaki para için faiz geliri sağlamaktadır. Bankalar da büyük meblağlar oluşturan çek karşılıkları sayesinde büyük mevduatlara ulaşabilmektedirler. Kaydî para niteliği taşıdığı ve ülke ekonomisi, para sistemi ve emisyon hacmi üzerinde olumlu etkileri bulunduğu için Devlet  de çek kullanımını teşvik etmektedir.
Konu ile ilgili çekin unsurlarını 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 780’inci maddesi 6728 sayılı Kanunla değişerek aşağıdaki şeklini almıştır:
‘’(1) Çek;
a) Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
c) Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,
d) Ödeme yerini,
e) Düzenlenme tarihini ve yerini,
f) Düzenleyenin imzasını,
g) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Banka tarafından verilen seri numarasını,
h) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Karekodu, içerir.’’
Böylece çekin zorunlu unsurları arasına karekod da girmiş bulunmaktadır. Değişikliği getiren 6728 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu husus, piyasada çeke duyulan güvenin artırılması ve karşılıksız çekin engellenmesi olarak ifade edilmiştir. Böylece Kanun ile ihtiyarî bir husus olan karekod, zorunlu hâle getirilmiştir. [4]


II) Çekin İbrazı
Çekte vade ve kabul yoktur. Çek ibraz edildikten sonra belirli süreler içinde ödenmesi gereken bir kıymetli evraktır. Ancak uygulamada ileri tarihli düzenlenen çekler ile çek vadelendirilmektedir.
5491 sayılı Çek Kanunu’nun (ÇK) geçici 3. maddesinin 5. fıkrasına göre ‘’31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.’’ hükmü ile çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ibrazının geçersiz olduğu vurgulanarak çek fiiliyatta vadelendirilmiş olmaktadır.
Çek yukarıda da bahsedildiği üzere hukuki niteliği havale olan bir ödeme aracıdır. Hamilin çekin ödenmesi için muhataba ibraz yapması gerekir. İbraz yükümlülüğü, sadece çekin ibraz süreleri içinde muhataba gösterilmiş olmasıyla yerine getirilmiş sayılmayacaktır. İbrazın, TTK çerçevesinde yapılmış olması ve sonuçlarını doğurabilmesi için ödenmek üzere yapılması ve çekin fiili olarak muhataba verilecek şekilde sunulması gerekir. [5]
Çekin ödenmek üzere mutlaka muhataba ibrazı zorunlu değildir. Nitekim takas odasına yapılmış olan ibraz da, TTK md. 798 gereği ödeme için ibraz yerine geçer.  Takas odalarının temel amacı, öncelikle bankalararası para nakil hareketlerini azaltmaktır.

III) Çekte İbraz Süreleri
Çekte vade yoktur. Çek görüldüğünde ödenir. Bu nedenle de çekte ibraz süreleri vardır. Bu konu TTK md 796’da şu şekilde düzenlenmiştir:
‘’(1) Bir çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
(2) Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdenize sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdenize sahili olan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı süreler, çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi günü başlar.’’
Dolayısıyla çeklerde on gün, bir ay ve üç ay olmak üzere üç tip ibraz süreleri bulunmaktadır. İbraz süreleri, çekte yer alan düzenleme yeri ile ödeme yeri arasında bulunan yere göre değişecektir. Bu bakımdan çekte bulunan düzenleme yeri, şekli bir öğe olarak yer almaktadır. Çekte düzenleme yerinin bulunması yeterli olup, bunun gerçeği yansıtıp yansıtmaması önemli değildir.[6]
Çekte ibraz süreleri çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden itibaren başlayacaktır. İleri tarihli çeklerde, 31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir. (ÇK Geç. Md. 3/5).
Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707’nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır. (ÇK md 3/8).
İleri tarihli çeklerle ilgili söz konusu hükümler öğretide tartışmalı olmakla beraber mevcut kanuni düzenlemeler karşısında, kanun koyucu bir değişiklik yapmadığı sürece  31.12.2017 tarihine kadar ileri tarihli çeklerle ilgili yapılacak bir şey bulunmamaktadır. Uygulamada genellikle tacirler basiretli bir iş adamı gibi davranarak belirli süreden uzun vadeli çeklerle ödemeleri kabul etmemektedirler.
TTK, ibraz sürelerinin belirlenmesinde kriter olan ‘’yer’’ kavramına herhangi bir açıklık getirmiş değildir.  Bu konuda öğreti ve Yargıtay uygulaması da açık değildir. Öğretide bazı yazarlar yer kavramından “il sınırlarının” anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. (Edip Şimşek, Şafak Narbay)
Bazı yazarlar da şehirlerin hızla büyüdüğünü bu nedenle “Büyükşehir belediye sınırlarının” yer kavramının karşılığı olduğunu ifade etmektedirler. (Seza Reisoğlu, Fırat Öztan)
Öğretide bu konuda ileri sürülen bir diğer ölçüt ise “ilçe sınırları” ölçütüdür. Öztan, Büyükşehir Belediyesi bulunan yerlerde bu Belediyenin sınırları içinde kalan ilçelerin de il merkezi kavramı içinde kalan yerler sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Reisoğlu ise, bu konuda farklı Yargıtay kararlarının bulunması nedeniyle İçtihadı Birleştirmeye gidilmesinin zorunlu olduğunu ifade etmektedir.
Yargıtay ise çeşitli tarihlerde verdiği kararlarda "il sınırları", “il belediye sınırları” kriterlerini yer kavramı için uygulamaktadır. Bu, çelişkili bir uygulamadır ve aynı olaylar için farklı kararların verilmesine yol açacak niteliktedir. Bu konu önemli olduğu için yasal bir düzenleme veya Yargıtay’ca içtihadı birleştirme kararı ile  çözüme kavuşturulmalıdır. [7]
Çek uygulamaları bakımından Akdenize kıyısı olan ülkeler şunlardır: İspanya, İtalya, Yunanistan, Fransa, Malta, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna Hersek, Arnavutluk, Türkiye, Suriye, Kıbrıs, KKTC, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Tunus, Fas, Cezayir, Cebeli Tarık. [8]
IV) İbraz Sürelerinin Hukukî Niteliği
Çekte öngörülen ibraz süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu süreler uyuşmazlıkta her aşamada ileri sürülebileceği gibi,  hâkim veya icra memuru tarafından re’sen dikkate alınacaktır. İbraz süreleri kanunla belirlenmiştir.
TTK’nın  796’ncı maddesinde bu süreler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu süreler emredici niteliktedir. Bu nedenle bu süreler sözleşme ile uzatılamaz ve kısaltılamaz. Şayet çeke bu tür kayıtlar yazılmış ise yazılan bu kayıtlar yazılmamış hükmünde olup, senedin  geçerliğini etkilemez.[9] Ancak Yargıtay’a göre  keşide tarihi senedin gerçekten tedavüle çıkarıldığı tarih olmayıp, üzerinde yazılı bulunan tarihtir. Bu durum, çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ya da sonra tedavüle çıkarılmasına olanak vermekte, dolayısıyla ibraz sürelerini dolaylı da olsa kısaltmak ya da uzatmak olanağı doğmaktadır” diyerek ibraz sürelerinin fiili olarak uzatılıp kısaltılabileceğini kabul etmiştir. [10]
            Yargıtay ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ibrazla ilgili şöyle bir karar almıştır; “Takip konusu çekin arka yüzünde bulunan muhatap bankanın ibraz şerhi incelendiğinde, on günlük ibraz süresinden sonraki bir tarih olduğu, hal böyle olunca anılan madde hükümlerine uygun bir ibrazdan söz edilemeyeceği, bu senede dayalı olarak alacaklının borçluya müracaat hakkını yitirdiği gözetilerek, takibin İİK 170/a maddesi gereğince re’sen mercice iptali cihetine gidilmesi zorunludur.”[11]
            V) Çekte İbraz Sürelerinin Geçirilmesinin Hukuki Sonuçları
Çek açısından oldukça önemli olan ibraz sürelerinin geçirilmesinin birtakım hukuki sonuçları olacağı şüphesizdir.
Bunların en önemlisi, süresi içinde çeki muhatap bankaya ibraz etmeyen hamilin, tüm sorumlulara karşı kambiyo hukukuna dayalı müracaat hakkını kaybetmesidir (TTK md 808 ‘in tersi yorumuyla). Çek, ibraz süresi içinde ibraz edilmediği takdirde hamil, keşideciye ve cirantalara karşı müracaat hakkını kaybeder; çekin kambiyo senedi olma özelliği kalmaz. Dolayısıyla bankanın ödeme yapma yükümlülüğü yoktur.
Eğer hamil süresi içinde çeki ödenmek üzere muhataba ibraz ederse ve ödenmeme halini TTK md 808’e göre; resmî bir belge olarak protesto ile,  muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla[12] veya bir takas odasının, çek zamanında teslim edildiği hâlde ödenmediğini tespit eden tarihli bir beyanıyla tespit ettirirse; cirantalar, düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı başvurma hakkını kullanabilir.
Öte yandan süresi içinde ibraz edilmeyen bir çek hakkında ÇK’da öngörülen cezai hükümlerin uygulanması da mümkün olmayacaktır (ÇK md 5).
İbraz süresinin geçirilmesinin bir diğer sonucu da, keşidecinin geçerli bir biçimde çekten cayabilmesidir (TTK md 799/1). Çekten cayılmadığı sürece muhatap ibraz süresinin geçmesinden sonra da, karşılığı bulunan çek bedelini ödemek yetkisine haizdir (TTK md 799/2). Bu konuda Yargıtay da çekten cayılmamışsa, muhatap bankanın çekin ibraz süresi geçtikten sonra da ödeme yapabileceğine karar vermiştir[13]
Çekin karşılığının bulunmaması halinde ise, banka herhangi bir ödeme yapmayacağı gibi, ödememe sebebi olarak sadece ibraz süresinin geçirildiğini yazmakla yetinmek zorundadır. Ancak Yargıtay bir kararında[14], karşılıksız bir çekin ödenip ödenmemesinin tamamen bankanın ihtiyarında olduğu, muhatap bankanın özellikle müşterisi keşideci ile yapmış olduğu çek anlaşması nedeniyle onun kredisini ve itibarını düşünerek karşılıksız bir çeki dahi hamiline ödeyebileceğini, belirtmiştir.
VI) Çekte Zamanaşımı
Çekte zamanaşımı TTK’nın 814’üncü maddesinde şöyle düzenlenmiştir:
‘’ (1) Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.’’
Hamilin açacağı davada, zamanaşımı, ibraz süresinin sona ermesinden itibaren başladığından ibraz tarihi göz önüne alınmaz. Çek keşide tarihinden önce ibraz edilmiş olsa bile zamanaşımı; ibraz süresinin sona ermesinden itibaren başlayacaktır.

Yargıtay’ın bir kararında[15]  zamanaşımı süresinin başlangıcı ile ilgili bir olayda şu şekilde denilmiştir: “01.05.1990’da Adana’da keşide edilen çekte, hesabın bulunduğu yer, yani ödeme yeri Adana ise, bu çek 10 gün içinde, yani 11.05.1990’da çalışma saatinin sonuna kadar ibraz edilmelidir. Süreler hesaplanırken, başladığı gün sayılmaz. Ancak bu çeki hamil 03.05.1990’da ibraz etmiş olsa da,  zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi çekin fiilen ibraz edildiği 03.05.1990 değil, ibraz süresinin bitimi olan 11.05.1990 tarihidir ve 11.11.1990 günü de zamanaşımının son günüdür”.
                 
             Hamile ödeme yapan sorumlu kişilerden birisinin, başvurabileceği kişilere karşı açabileceği davalar ise çeki isteyerek ödediği ya da çekin ödenmesinin kendisinden dava yoluyla talep edildiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.








[2] Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2012, Syf 117
[3] Yargıtay İBBGK, 14.12.1992 tarih, 1992/1 Esas 1992/5 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
[4] http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0728.pdf (Erişim tarihi; Mayıs 2017)
[5] Engin Elmaz, Çekte İbraz ve Ödeme, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, Syf 7
[6] Umut Koç, Çekte İbraz, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale 2010, Syf 66
[7] Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2012, Syf 134
[8]Cebeli Tarık, Birleşik Krallık’ın (İngiltere) denizaşırı toprağıdır. 1967 ve 2002 yıllarında yapılan iki referandumda, Cebeli Tarık halkı Birleşik Krallık (İngiltere) yönetiminde kalmayı tercih etti. Özellikle 2002'de yapılan referandumda  halkın yüzde 99'u Birleşik Krallık yönetiminde kalmayı seçti.
[9] Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1997, Syf 1175
[10] Yargıtay 11. HD, 07.05.1981 tarih ve 1850/2241 sayılı kararı
[11] Yargıtay 12. HD, 17.05.1999 tarih ve 6089/6447 sayılı kararı
[12] Uygulamada bankalar ‘’karşılıksızdır’’ kaşesi vurarak tarih atmaktadırlar. (Mehmet Bahtiyar, a.g.e., Syf 149)
[13] Yargıtay 11. HD, 12.10.1984 tarih ve 4507/4666 sayılı kararı.
[14] Yargıtay 11.HD, 24/03/1983 tarih ve 3125/3302 sayılı kararı.
[15] Yargıtay 11.HD, 14/4/1992 tarih 7458/4843 sayılı kararı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder