ÇEKTE İBRAZ SÜRELERİ VE ZAMANAŞIMI
I) Genel Olarak
Çek, poliçeye benzeyen bir kıymetli evraktır.[1]
Çekte de tıpkı poliçe gibi üçlü bir ilişki söz konusudur. Çek için bir tanım
yapmak gerekirse; düzenleyenin hesabının bulunduğu muhatap bankadan, çekte
yazılan bedeli meşru hamile ödenmesini talep ettiği nitelikli bir havaledir. [2] Yargıtay
da içtihadı birleştirme kararında çekin hukuki temelini havale ilişkisine
dayandırmış, çekin kıymetli evrak mahiyetinde bir kambiyo senedi, hukuki
niteliği itibariyle de bir havale olduğunu belirtmiştir.[3]
Ekonomik açıdan ise çek, nakit kullanılmaksızın ödeme
yapılmasını sağlayan bir ödeme aracıdır. Düzenleyen bu sayede çalınma ve
kaybolma riskleri karşısında nakit para taşıma yükünden kurtulmakta, ayrıca
hesabındaki para için faiz geliri sağlamaktadır. Bankalar da büyük meblağlar
oluşturan çek karşılıkları sayesinde büyük mevduatlara ulaşabilmektedirler.
Kaydî para niteliği taşıdığı ve ülke ekonomisi, para sistemi ve emisyon hacmi
üzerinde olumlu etkileri bulunduğu için Devlet
de çek kullanımını teşvik etmektedir.
Konu ile ilgili çekin unsurlarını 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunu’nun (TTK) 780’inci maddesi 6728 sayılı Kanunla değişerek
aşağıdaki şeklini almıştır:
‘’(1) Çek;
a) Senet metninde
“çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde
“çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b) Kayıtsız ve
şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
c) Ödeyecek
kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,
d) Ödeme yerini,
e) Düzenlenme
tarihini ve yerini,
f) Düzenleyenin
imzasını,
g) (Ek:
15/7/2016-6728/70 md.) Banka tarafından verilen seri numarasını,
h) (Ek:
15/7/2016-6728/70 md.) Karekodu, içerir.’’
Böylece çekin zorunlu unsurları arasına karekod da
girmiş bulunmaktadır. Değişikliği getiren 6728 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu
husus, piyasada çeke duyulan güvenin artırılması ve karşılıksız çekin
engellenmesi olarak ifade edilmiştir. Böylece Kanun ile ihtiyarî bir husus olan
karekod, zorunlu hâle getirilmiştir. [4]
II) Çekin İbrazı
Çekte vade ve kabul yoktur. Çek ibraz edildikten sonra
belirli süreler içinde ödenmesi gereken bir kıymetli evraktır. Ancak uygulamada
ileri tarihli düzenlenen çekler ile çek vadelendirilmektedir.
5491 sayılı Çek Kanunu’nun (ÇK) geçici 3. maddesinin
5. fıkrasına göre ‘’31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme
tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.’’ hükmü ile çekin üzerinde yazılı
düzenleme tarihinden önce ibrazının geçersiz olduğu vurgulanarak çek fiiliyatta
vadelendirilmiş olmaktadır.
Çek yukarıda da bahsedildiği üzere hukuki niteliği
havale olan bir ödeme aracıdır. Hamilin çekin ödenmesi için muhataba ibraz
yapması gerekir. İbraz yükümlülüğü, sadece
çekin ibraz süreleri içinde muhataba gösterilmiş olmasıyla yerine getirilmiş
sayılmayacaktır. İbrazın, TTK çerçevesinde yapılmış olması ve sonuçlarını doğurabilmesi
için ödenmek üzere yapılması ve çekin fiili olarak muhataba verilecek şekilde
sunulması gerekir. [5]
Çekin ödenmek üzere mutlaka muhataba ibrazı zorunlu
değildir. Nitekim takas odasına yapılmış olan ibraz da, TTK md. 798 gereği
ödeme için ibraz yerine geçer. Takas
odalarının temel amacı, öncelikle bankalararası para nakil hareketlerini
azaltmaktır.
III) Çekte İbraz Süreleri
Çekte vade yoktur. Çek görüldüğünde ödenir. Bu nedenle
de çekte ibraz süreleri vardır. Bu konu TTK md 796’da şu şekilde
düzenlenmiştir:
‘’(1) Bir çek,
düzenlendiği yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde
ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
(2) Ödeneceği
ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı
kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz
edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdenize sahili
bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdenize sahili olan bir
ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada
düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.
(3) Birinci ve
ikinci fıkralarda yazılı süreler, çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi
günü başlar.’’
Dolayısıyla çeklerde on gün, bir ay ve üç ay olmak
üzere üç tip ibraz süreleri bulunmaktadır. İbraz süreleri, çekte yer alan düzenleme
yeri ile ödeme yeri arasında bulunan yere göre değişecektir. Bu bakımdan çekte
bulunan düzenleme yeri, şekli bir öğe olarak yer almaktadır. Çekte düzenleme
yerinin bulunması yeterli olup, bunun gerçeği yansıtıp yansıtmaması önemli
değildir.[6]
Çekte ibraz süreleri çekin üzerinde yazılı düzenleme
tarihinden itibaren başlayacaktır. İleri tarihli çeklerde, 31/12/2017 tarihine
kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap
bankaya ibrazı geçersizdir. (ÇK Geç. Md. 3/5).
Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce
ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707’nci maddesi
uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak
hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî
takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz
süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması
şarttır. (ÇK md 3/8).
İleri tarihli çeklerle ilgili söz konusu hükümler
öğretide tartışmalı olmakla beraber mevcut kanuni düzenlemeler karşısında,
kanun koyucu bir değişiklik yapmadığı sürece
31.12.2017 tarihine kadar ileri tarihli çeklerle ilgili yapılacak bir
şey bulunmamaktadır. Uygulamada genellikle tacirler basiretli bir iş adamı gibi
davranarak belirli süreden uzun vadeli çeklerle ödemeleri kabul
etmemektedirler.
TTK, ibraz sürelerinin belirlenmesinde kriter olan ‘’yer’’
kavramına herhangi bir açıklık getirmiş değildir. Bu konuda öğreti ve Yargıtay uygulaması da
açık değildir. Öğretide bazı yazarlar yer kavramından “il sınırlarının”
anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. (Edip
Şimşek, Şafak Narbay)
Bazı yazarlar da şehirlerin hızla büyüdüğünü bu
nedenle “Büyükşehir belediye sınırlarının” yer kavramının karşılığı olduğunu
ifade etmektedirler. (Seza Reisoğlu,
Fırat Öztan)
Öğretide bu konuda ileri sürülen bir diğer ölçüt ise “ilçe
sınırları” ölçütüdür. Öztan, Büyükşehir Belediyesi bulunan yerlerde bu
Belediyenin sınırları içinde kalan ilçelerin de il merkezi kavramı içinde kalan
yerler sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Reisoğlu ise, bu konuda farklı
Yargıtay kararlarının bulunması nedeniyle İçtihadı Birleştirmeye gidilmesinin
zorunlu olduğunu ifade etmektedir.
Yargıtay ise çeşitli tarihlerde verdiği kararlarda
"il sınırları", “il belediye sınırları” kriterlerini yer kavramı için
uygulamaktadır. Bu, çelişkili bir uygulamadır ve aynı olaylar için farklı
kararların verilmesine yol açacak niteliktedir. Bu konu önemli olduğu için
yasal bir düzenleme veya Yargıtay’ca içtihadı birleştirme kararı ile çözüme kavuşturulmalıdır. [7]
Çek uygulamaları bakımından Akdenize kıyısı olan
ülkeler şunlardır: İspanya, İtalya, Yunanistan, Fransa, Malta, Slovenya,
Hırvatistan, Karadağ, Bosna Hersek, Arnavutluk, Türkiye, Suriye, Kıbrıs, KKTC,
Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Tunus, Fas, Cezayir, Cebeli Tarık. [8]
IV) İbraz Sürelerinin Hukukî Niteliği
Çekte öngörülen ibraz süreleri hak düşürücü süre
niteliğindedir. Bu süreler uyuşmazlıkta her aşamada ileri sürülebileceği gibi, hâkim veya icra memuru tarafından re’sen
dikkate alınacaktır. İbraz süreleri kanunla belirlenmiştir.
TTK’nın 796’ncı
maddesinde bu süreler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu süreler emredici
niteliktedir. Bu nedenle bu süreler sözleşme ile uzatılamaz ve kısaltılamaz. Şayet
çeke bu tür kayıtlar yazılmış ise yazılan bu kayıtlar yazılmamış hükmünde olup,
senedin geçerliğini etkilemez.[9]
Ancak Yargıtay’a göre keşide tarihi senedin
gerçekten tedavüle çıkarıldığı tarih olmayıp, üzerinde yazılı bulunan tarihtir.
Bu durum, çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ya da sonra tedavüle
çıkarılmasına olanak vermekte, dolayısıyla ibraz sürelerini dolaylı da olsa kısaltmak
ya da uzatmak olanağı doğmaktadır” diyerek ibraz sürelerinin fiili olarak
uzatılıp kısaltılabileceğini kabul etmiştir. [10]
Yargıtay ibraz süresinin geçmesinden
sonra yapılan ibrazla ilgili şöyle bir karar almıştır; “Takip konusu çekin arka yüzünde bulunan muhatap bankanın ibraz şerhi
incelendiğinde, on günlük ibraz süresinden sonraki bir tarih olduğu, hal böyle
olunca anılan madde hükümlerine uygun bir ibrazdan söz edilemeyeceği, bu senede
dayalı olarak alacaklının borçluya müracaat hakkını yitirdiği gözetilerek,
takibin İİK 170/a maddesi gereğince re’sen mercice iptali cihetine gidilmesi
zorunludur.”[11]
V)
Çekte İbraz Sürelerinin Geçirilmesinin Hukuki Sonuçları
Çek açısından oldukça önemli olan ibraz sürelerinin
geçirilmesinin birtakım hukuki sonuçları olacağı şüphesizdir.
Bunların en önemlisi, süresi içinde çeki muhatap
bankaya ibraz etmeyen hamilin, tüm sorumlulara karşı kambiyo hukukuna dayalı
müracaat hakkını kaybetmesidir (TTK md 808 ‘in tersi yorumuyla). Çek, ibraz
süresi içinde ibraz edilmediği takdirde hamil, keşideciye ve cirantalara karşı
müracaat hakkını kaybeder; çekin kambiyo senedi olma özelliği kalmaz.
Dolayısıyla bankanın ödeme yapma yükümlülüğü yoktur.
Eğer hamil süresi içinde çeki ödenmek üzere muhataba
ibraz ederse ve ödenmeme halini TTK md 808’e göre; resmî bir belge olarak
protesto ile, muhatap tarafından, ibraz
günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla[12]
veya bir takas odasının, çek zamanında teslim edildiği hâlde ödenmediğini
tespit eden tarihli bir beyanıyla tespit ettirirse; cirantalar, düzenleyen ve
diğer çek borçlularına karşı başvurma hakkını kullanabilir.
Öte yandan süresi içinde ibraz edilmeyen bir çek
hakkında ÇK’da öngörülen cezai hükümlerin uygulanması da mümkün olmayacaktır
(ÇK md 5).
İbraz süresinin geçirilmesinin bir diğer sonucu da,
keşidecinin geçerli bir biçimde çekten cayabilmesidir (TTK md 799/1). Çekten
cayılmadığı sürece muhatap ibraz süresinin geçmesinden sonra da, karşılığı
bulunan çek bedelini ödemek yetkisine haizdir (TTK md 799/2). Bu konuda Yargıtay
da çekten cayılmamışsa, muhatap bankanın çekin ibraz süresi geçtikten sonra da
ödeme yapabileceğine karar vermiştir[13]
Çekin karşılığının bulunmaması halinde ise, banka
herhangi bir ödeme yapmayacağı gibi, ödememe sebebi olarak sadece ibraz
süresinin geçirildiğini yazmakla yetinmek zorundadır. Ancak Yargıtay bir
kararında[14], karşılıksız bir çekin ödenip ödenmemesinin tamamen bankanın ihtiyarında
olduğu, muhatap bankanın özellikle müşterisi keşideci ile yapmış olduğu çek
anlaşması nedeniyle onun kredisini ve itibarını düşünerek karşılıksız bir çeki
dahi hamiline ödeyebileceğini, belirtmiştir.
VI) Çekte Zamanaşımı
Çekte zamanaşımı TTK’nın 814’üncü maddesinde şöyle
düzenlenmiştir:
‘’ (1) Hamilin,
cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma
hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
(2) Çek
borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek
borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri
sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.’’
Hamilin açacağı davada, zamanaşımı, ibraz süresinin sona
ermesinden itibaren başladığından ibraz tarihi göz önüne alınmaz. Çek keşide
tarihinden önce ibraz edilmiş olsa bile zamanaşımı; ibraz süresinin sona
ermesinden itibaren başlayacaktır.
Yargıtay’ın bir kararında[15] zamanaşımı süresinin başlangıcı ile ilgili
bir olayda şu şekilde denilmiştir: “01.05.1990’da Adana’da keşide edilen
çekte, hesabın bulunduğu yer, yani ödeme yeri Adana ise, bu çek 10 gün içinde,
yani 11.05.1990’da çalışma saatinin sonuna kadar ibraz edilmelidir. Süreler
hesaplanırken, başladığı gün sayılmaz. Ancak bu çeki hamil 03.05.1990’da ibraz
etmiş olsa da, zamanaşımı süresinin
başlangıç tarihi çekin fiilen ibraz edildiği 03.05.1990 değil, ibraz süresinin
bitimi olan 11.05.1990 tarihidir ve 11.11.1990 günü de zamanaşımının son
günüdür”.
Hamile ödeme yapan sorumlu
kişilerden birisinin, başvurabileceği kişilere karşı açabileceği davalar ise çeki
isteyerek ödediği ya da çekin ödenmesinin kendisinden dava yoluyla talep
edildiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
[2] Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak
Hukuku, İstanbul 2012, Syf 117
[3] Yargıtay İBBGK, 14.12.1992 tarih,
1992/1 Esas 1992/5 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
[5] Engin Elmaz, Çekte İbraz ve Ödeme,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, Syf 7
[6] Umut Koç, Çekte İbraz, Yüksek
Lisans Tezi, Kırıkkale 2010, Syf 66
[7] Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak
Hukuku, İstanbul 2012, Syf 134
[8]Cebeli
Tarık, Birleşik Krallık’ın (İngiltere) denizaşırı toprağıdır. 1967 ve 2002
yıllarında yapılan iki referandumda, Cebeli Tarık halkı Birleşik
Krallık (İngiltere) yönetiminde kalmayı tercih etti.
Özellikle 2002'de yapılan referandumda halkın yüzde 99'u Birleşik
Krallık yönetiminde kalmayı seçti.
[9] Fırat Öztan, Kıymetli Evrak
Hukuku, Ankara 1997, Syf 1175
[10] Yargıtay 11. HD, 07.05.1981 tarih
ve 1850/2241 sayılı kararı
[11] Yargıtay 12. HD, 17.05.1999 tarih
ve 6089/6447 sayılı kararı
[12] Uygulamada bankalar
‘’karşılıksızdır’’ kaşesi vurarak tarih atmaktadırlar. (Mehmet Bahtiyar,
a.g.e., Syf 149)
[13] Yargıtay 11. HD, 12.10.1984 tarih
ve 4507/4666 sayılı kararı.
[14] Yargıtay 11.HD, 24/03/1983 tarih
ve 3125/3302 sayılı kararı.
[15] Yargıtay 11.HD, 14/4/1992 tarih
7458/4843 sayılı kararı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder